Selver

  İnsan neydi? Nereden gelmişti,  nereye gidiyordu? Bunlar hep dusunulmesine rağmen,  neden cevap bulunmazdi. Bilmek ne kazandirirdi  ? Bilmemek ne kaybettirirdi? Castille.. Bogumlu kara parçası.. Sanki iki yönde var olan kara parçalarından canlılar burada birleşsin diye oluşmuş gibiydi. Aynı zamanda dinlenme yeri gibiydi. Bunaltıcı okyanusun yerine iki nehir arasında ferahlatan bir yönü vardı. 

 ... bütün sokaklarını topuklu ayakkabılarıyla yürümüştü. Bunu ne fotoğraf çekmek için ne de video kaydetmek için yapmıştı. Bunu kendi için yapmıştı. Ayaklarının her bir etine, her bir ince damarlarına "Ben buradan geçtim " demek istiyordu. Beynine bu çektiği acılarla gördüğü ve hissettiği her şeyi kazımak istiyordu. Buralarda olmak onu boşluğa itiyordu. Boşluklar onu korkutmuyordu. Çünkü ne yapıyorsa bunu bilerek ve isteyerek yapıyordu.  Ortada bir hata varsa bunu isteyerek yapmıştı ve sonuçlarına katlanabilirdi. Ve bu sonuclarin acısını azaltmak için kendine hep sebepler arıyordu. Korktuklarinin üzerine gitmek onun birinci kuralı olmalıydı. Ve acıyan ayak parmaklarıyla geniş bir barın içine girdi. İçerisi sakindi. Neredeyse kimse yoktu. Her zamanki gibi...